GENEL İŞLEM KOŞULLARI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20-25.maddeleri arasında getirilen çok önemli yeniliklerden biri de “Genel İşlem Koşulları”dır. Genel işlem koşulları, Borçlar Kanunu’nun 20.maddesinde; “ bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri “ olarak tanımlanmıştır.

818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bulunmayan, fakat günümüzde ihtiyacı şiddetle hissedilen ve yabancı hukuk sistemlerinde ayrıntılı bir biçimde düzenlenen bu kurum, 6098 sayılı Kanunda altı maddeyle düzenlenmiştir. Kanunun Genel Gerekçesinde de belirtildiği üzere, Bankalar, sigorta şirketleri, seyahat ve taşıma işletmeleri, dayanıklı tüketim malları üretimi ve pazarlaması yapan teşebbüsler, bireysel sözleşmelerin kurulmasından önce, soyut olarak tek yanlı kaleme alınmış sözleşme koşulları hazırlamakta ve bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, fakat aynı şekil ve tipteki hukukî işlemleri düzenlemektedirler. İşte, önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta; bu tip sözleşmelere “kitle sözleşme”, “katılmalı sözleşme” ya da “formüler sözleşme” denilmektedir. Kitlelere, yığınlara yönelik bu sözleşmelerde, sözleşmenin kurulması ile ilgili görüşmeler ve pazarlıklar yapılması söz konusu değildir. Hatta, çoğu zaman fiyat konusu bile, tarifelerle belirlenmekte ve pazarlık dışı bırakılmaktadır. Girişimci karşısında diğer sözleşen, ya karşı tarafın koşulları içinde sözleşmeyi kuracak ya da söz konusu sözleşmenin içerdiği edim ya da hizmetten yararlanmayacaktır. Başka bir ifadeyle, sözleşmenin diğer tarafını oluşturan birey, önüne hazır getirilen metin karşısında “evet” ya da “hayır” diyebilecek, “evet, ama” seçeneğinden yoksun olacaktır. Hizmet ya da edimden hiç yararlanmama söz konusu olamayacağına göre, “evet, ama” deme imkânının olmaması karşısında, bireyin, bu türden sözleşmeler uygulamasında yasalarla korunması gereği ve zorunluluğu ortadadır. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni Borçlar Kanunu ile genel işlem koşullarının tâbi olduğu geçerlilik kuralları ile bunlara aykırılığın yaptırımları ve genel işlem koşullarının yorumlanması gibi konular açıklığa kavuşturulmuş ve tüm sözleşmeleri kapsayacak şekilde, genel hükümler kısmında emredici biçimde düzenlenmiştir.

Borçlar Kanunu’nun 20/2.fıkrası uyarınca genel işlem koşullarının sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli nitelendirmede önem taşımayacaktır. Örneğin delil sözleşmelerine ilişkin bir genel işlem koşulunun bu sözleşmenin asıl metnine alınması, bu sözleşmelerin ekinde yer alması veya sözleşme metni ya da ekinde yer almakla birlikte yerinin değiştirilmesi uygulama farklılığı doğurmayacaktır.

Borçlar Kanunu’nun 20/3.fıkrasında genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtların, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmayacağı belirtilmiştir. Gerçekten de uygulamada sözleşme sırasında imza ile birlikte ek düzenleme yapılarak, sözleşme metninin ve/veya genel işlem koşullarının okunduğuna, anlaşıldığına ve bu yolla kabul edildiğine ilişkin açıklamaları içeren tutanaklar düzenlenebilmektedir. Kanunun bu hükmüyle bütün bu durumların genel işlem koşullarının emredici düzenlemesine tabi olacağı açıkça öngörülmüştür.

Borçlar Kanunu’nun 20/4.fıkrası ile sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmeler, niteliklerine bakılmaksızın her durumda genel işlem koşullarının emredici düzenlemesine bağlı tutulmuştur.

Genel İşlem Koşullarına Karşı Getirilen Koruyucu Düzenlemeler

1.         Yazılmamış Sayılma

Borçlar Kanunu’nun 21.maddesi “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.“ şeklindedir. Buna göre genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına girmesi, düzenleyenin sözleşmenin yapılması sırasında diğer tarafa bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi vermesi, bunların içeriğini öğrenme olanağını sağlaması ve onun da söz konusu koşulları kabul etmesine bağlı kılınmıştır. Aksi takdirde bu koşullar yazılmamış sayılacaktır.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı genel işlem koşulları bakımından düzenleyen tarafından bunlar hakkında açıkça bilgi verilip, diğer tarafın da bunu kabul etmiş olması yazılmamış sayılma yaptırımının uygulanmasını engellemeyecektir. Örneğin döviz hesabını belli bir yabancı para cinsinden açtıran kişiye, hesabın bulunduğu kurumca farklı bir para cinsinden ödeme yapılması olağan dışı sayılacağı için bu tür bir genel işlem koşulu da yazılmamış sayılacaktır.

Borçlar Kanunu’nun 22.maddesinde yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi düzenlenmiştir. Söz konusu hükümde “Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.” denilerek sözleşmeyi düzenleyenin Borçlar Kanunu’nun 27/2’ de yer alan hükmünden kıyas yoluyla yararlanması önlenmiştir.

2.         Genel İşlem Koşullarının Yorumlanması

Borçlar Kanunu’nun 23.maddesi “Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.” şeklindedir. Buna göre sözleşmede açık olmayan veya duraksamaya sebep olan noktalar, düzenleyen aleyhine yorumlanacaktır. Bu düzenleme temelini Roma hukukunda “Sözleşme şüphe halinde düzenleyen aleyhine yorumlanır” ilkesinden almaktadır.

3.         Değiştirme Yasağı

Borçlar Kanunu’nun 24.maddesi uyarınca genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır. Maddede sözü edilen kayıtlar sadece düzenleyen lehine, diğer taraf aleyhine olan değişiklik ya da yeni düzenleme yapma yetkisi veren genel işlem koşullarına ilişkindir. Buna karşılık diğer taraf lehine yapılacak değişikliklerin geçerli olduğu konusunda duraksama yoktur.

4.         İçerik Denetimi

Borçlar Kanunu’nun 25.maddesi genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamayacağı hükmünü içermektedir. Buna göre dürüstlük kuralına aykırı olarak konduğu anlaşılan koşullar yazılmamış sayılacak, sözleşmede yer alan diğer koşullar geçerliliğini koruyacaktır. Borçlar Kanunu’nun 27. maddesine göre; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının genel işlem koşulu olması sebebiyle hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Örneğin X Bankası nezdinde döviz hesabı bulunan kişiye TL cinsinden ödeme yapılacağını düzenleyen hüküm kesin hükümsüz sayılacak, ancak sözleşmenin geri kalan hükümleri geçerliliğini koruyacaktır.

Genel İşlem Koşullarına İlişkin Yargıtay Kararları

v   Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4676 Esas ve 2017/3160 Karar sayılı dosyasından verdiği 29.5.2017 tarihli kararda genel işlem koşullarına ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı şekilde anlatılmıştır;

“…bir sözleşmenin 6098 Sayılı TBK'nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için Kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 Sayılı BK da olduğu gibi 6098 Sayılı TBK'da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 Sayılı TBK'na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları sebebiyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. dair olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz. Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir. Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna dair kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı yürürlük (kapsam) denetimiyorum denetimi ve içerik denetimine tabidir. Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır. Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır. Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir. Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu Kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir. İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, Kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir. Genel işlem koşulu sebebiyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1 uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir. Mahkemece, 01/07/2012 tarihinden sonra imzalanan sözleşmeler bakımından 6098 Sayılı TBK'nın m. 20 vd. daki genel işlem koşullarına dair hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve ortaya çıkan boşluğun da doldurularak, sonucuna göre varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yazılı gerekçeyle hüküm tesisi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

v   Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4495 Esas ve 2017/3635 Karar sayılı dosyasından 12.6.2017 tarihinde verdiği kararında; 

“Dava, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmeleri uyarınca davalı banka tarafından kesilen komisyon ve masraf bedellerinin istirdadı istemine ilişkindir. Davacı, davalı bankadan ticari kredi kullandığını, bu krediler uyarınca banka tarafından yapılan tahsilat ve kesintilerin haksız olduğunu ileri sürmüştür. Dava konusu kredilerin tümünün ticari kredi niteliğinde olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda ilgili kredi sözleşmelerinin aktedildiği tarihteki Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği ve ticari kredi mahiyetindeki krediler hakkında 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı nazara alınmaksızın 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri çerçevesinde değerlendirme yaparak görüş bildiren bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

v   Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/12725 Esas ve 2017/2270 Karar sayılı dosyasından 19.4.2017 tarihinde verdiği kararında;

“Dava, genel kredi sözleşmesi sebebiyle yapılan; erken ödeme komisyonu, masraf ve iç piyasa komisyon ücretinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında bağıtlanan 07/01/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi'nden önce, davalı Banka tarafından davacıya 04/01/2013 tarihinde sözleşme öncesi bilgilendirme yazısı ve Genel Kredi Sözleşmesi'nin verildiği, sözleşme içeriğindeki genel işlem koşullarının içeriğinin öğrenilmesinin sağlandığı, davacının imzasına havi kabul yazısı ile anlaşılmıştır. Bu durum karşısında davacının genel işlem koşulları hakkında bilgilendirildiğinin kabulü gerekir. Böylece, sözleşme kapsamındaki genel işlem koşullarının yazılmamış sayılmasını kabul etme olanağı yoktur. Mahkemece, TBK madde 25 uyarınca genel işlem koşulları bakımından içerik denetimi yaparak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken genel işlem koşullarının yazılmamış sayılması gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.”