İŞ HUKUKUNDA ZORUNLU ARABULUCULUK

7036 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU İLE ÖNGÖRÜLEN

ZORUNLU ARABULUCULUK

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu tasarısı 12.10.2017 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek kanunlaşmıştır. Söz konusu kanunla bazı iş uyuşmazlıklarında dava açmadan önce arabulucuya başvurulması bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde DAVA ŞARTI olarak düzenlenen ARABULUCULUK kurumu hakkındaki yeni düzenlemeye bakacak olursak;

Maddenin birinci fıkrası ile, kanuna veya bireysel yahut toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda işçi tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, ayrımcılık tazminatı, sendikal tazminat, ücret, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile işveren tarafından talep edilebilecek ihbar tazminatı, cezai şart, avansın iadesi ve eğitim gideri gibi alacak ve tazminat kalemleri için dava açmadan önce madde kapsamında arabulucuya başvurulması zorunlu olacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya onaylı bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesinin zorunlu olduğuna ilişkin hüküm sevk edilmiştir.  Davacının son tutanak örneğini dava dilekçesine eklememesi durumunda mahkeme tarafından yapılacak ihtarat bu fıkrada düzenlenmiş ve ihtarın gereğinin yerine getirilmemesi halinde dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddedileceği hükme bağlanmıştır. Davacının arabulucuya başvurma zorunluluğunu yerine getirdiği halde anlaşmazlığa ilişkin son tutanağı dava dilekçesine eklememesi şeklindeki noksanlıklar bu şekilde tamamlanabilecektir. Mahkemece yapılan ihtarat üzerine, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilecektir. Bir başka ifadeyle dava şartı noksanlığının giderilmesi (arabulucuya başvurulması) için mahkemece davacıya süre verilmeyecektir.

Maddenin üçüncü fıkrasında ise, arabuluculuğun bir dava şartı olarak kabul edilmesinin, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili rücu davaları hakkında uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

Maddenin diğer fıkralarında arabuluculuğa ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Buna göre maddenin beşinci fıkrasında başvurunun davalının yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılacağı ifade edilmiştir. Arabulucu, arabuluculuk bürosu tarafından belirlenebileceği gibi tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları halinde taraflarca da seçilebilir. Taraflar arabulucunun seçimi konusunda anlaşamazlarsa arabulucu arabuluculuk bürosu tarafından re’sen atanacaktır.

Maddenin dokuzuncu fıkrasında arabulucunun görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate almayacağı belirtilmiştir. Ayrıca karşı tarafın en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle büronun yetkisine itiraz hakkı olduğu ifade edilmiştir. Yetki itirazında bulunulması halinde arabulucunun dosyayı derhal ilgili Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere büroya teslim edeceği ve Mahkemenin yetkili büro hususunda vereceği kararın kesin olduğu aynı fıkrada hüküm altına alınmıştır. Yetki itirazının reddi halinde aynı arabulucu yeniden görevlendirilecektir. Yetki itirazının kabulü durumunda ise taraflar kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilecektir.

Maddenin onuncu fıkrasına göre arabulucu yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren 3 hafta içinde sonuçlandırmak durumundadır. Ancak aynı fıkrada zorunlu hallerin varlığı halinde sürenin en fazla 1 hafta uzatılabileceği ifade edilmiştir.

Maddenin on ikinci fıkrasında taraflardan birinin ilk toplantıya mazeret göstermeksizin katılmamış olması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde toplantıya katılmayan tarafın son tutanakta belirtileceği ve katılmayan tarafın davada kısmen ya da tamamen haklı çıksa bile yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulacağı öngörülmüştür. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmeyecektir. Örneğin; arabuluculuk sürecine geçerli bir mazeret göstermeksizin katılmayan işveren, davada haklı çıksa bile, yargılama giderlerinin tamamını ödemek zorunda kalacak ve davayı kazandığı halde vekalet ücreti alamayacaktır.

Arabulucunun alacağı ücrete ilişkin olarak getirilen maddenin on üçüncü fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların anlaşması halinde aksi kararlaştırılmadıkça Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin ekindeki İkinci Kısma göre belirlenen ücretin taraflarca eşit şekilde ödeneceği öngörülmüştür.

Maddenin on dördüncü fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde iki saatlik ücret tutarının Hazine tarafından ödeneceği belirtilmiştir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamaması halinde ise iki saati aşan kısım aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde ödenecektir.

Maddenin on beşinci fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı halinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için asıl işveren ve alt işverenin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranmaktadır.

Maddenin on altıncı fıkrasında, bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde anlaşma uyarınca taraflarca ödeneceği, anlaşmaya varılamaması halinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanacağı hükme bağlanmıştır.

Maddenin on yedinci fıkrasında arabuluculuk aşamasının zamanaşımı ve hak düşürücü süreye etkisi düzenlenmiş olup, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının durması ve hak düşürücü sürenin işlememesi öngörülmüştür.

Maddenin on dokuzuncu fıkrası ile arabuluculuk görüşmelerinin, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, arabulucuyu görevlendiren büronun bağlı bulunduğu adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun yetki alanı içinde yürütülmesi hükme bağlanmıştır. Buna göre arabuluculuk görüşmeleri devam ederken tarafların anlaşarak başka bir yerde görüşmeleri sürdürme kararı vermeleri mümkün olabilecektir.

Maddenin yirminci fıkrasında, birinci fıkrada belirtilen “işçi” ibaresine açıklık getirilmiştir. Buna göre madde metninde yer alan “işçi” ibaresinin gazetecileri ve gemi adamlarını da kapsadığı açıklığa kavuşturulmuştur.

Maddenin yirmi birinci fıkrasında, arabulucuya başvurulmuş olmasını bir dava şartı olarak öngören bu maddede hüküm bulunmayan hallerde, niteliğine uygun düştüğü ölçüde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.