İşverenin
işe almadan başlayarak tüm çalışma koşulları yönünden işçilerine karşı eşit
davranma, bu arada cinsiyet ayırımına gitmeme yükümlülüğü, çalışma hayatının
önemli sorunlarından biri olarak tüm ülkelerin, uluslararası ve uluslarüstü
hukukun gündemine girmiş ve çok sayıda ulusal ve uluslararası kaynaklarda yer
almıştır.
İşverenin
eşit davranma borcu dayanağını geniş anlamda Anayasanın 10. ve 55.
maddelerinden; dar anlamda ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinden
almaktadır.
Eşitlik
ilkesinin ifade bulduğu Anayasanın 10. ve 55.maddeleri şu şeklidedir:
“Madde
10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar
ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür.
Madde
55- Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet,
çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer
sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.”
4857
sayılı İş Kanunu’nda eşit davranma ilkesi başlıklı 5. madde ise şu şekilde
düzenlenmiştir:
İş
ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî
inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz.
İşveren,
esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmi süreli
çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan
işçiye farklı işlem yapamaz.
İşveren,
biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye,
iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve
sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı
işlem yapamaz.
Aynı
veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret
kararlaştırılamaz.
İşçinin
cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir
ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.
İş
ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir
tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821
sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır.
20’nci
madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine
aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin
varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda,
işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.
Eşit
davranma ilkesi, mevcut bulunan bütün hukuk alanlarında geçerli olup İş Hukuku
bakımından işverene işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir
neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir (*).
İşverenin yönetim hakkı, hem Anayasa hem de 4857 sayılı İş Kanunu’nda getirilen
düzenlemeler karşısında sınırlandırılmış olmaktadır. Diğer bir anlatımla,
işverenin çalıştırdığı işçileri arasında keyfi biçimde ayrım yapması yasal
olarak yasaklanmıştır.
4857
sayılı İş Kanunun 5.maddesinde işverenin borçlarından biri olan eşit davranma
ilkesi genel olarak belirlendikten sonra, değinilen bazı iş sözleşmelerinde
eşit davranılmasına ve cinsiyet ayırımını engelleyen sınırlamanın temel
kurallarına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Eşit davranma ilkesi ve cinsiyet
ayırımı yasağına aykırı davranmanın hukukî yaptırımı da maddede yer almıştır.
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranışlarına örnek olarak,
bütün işçilere yapılan ücret zammından, hiçbir haklı neden olmaksızın bir
işçinin yararlandırılmaması, işçinin dini inancı sebebiyle ya da hamile
olmasından dolayı işten çıkartılması durumları gösterilebilir. Bu gibi
sebeplerin varlığı halinde işçi haklı olarak iş sözleşmesini feshedebileceği
gibi işverenden kıdem ve eşitsizlik tazminatı haklarını da talep edebilir.
Tazminatı
Miktarı
İşveren
tarafından ayrımcılığa maruz bırakılan işçi, dört aya kadar ücreti
tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı hakları da işverenden
talep edebilecektir.
Tazminatta
Esas Alınacak Ücret
Eşitsizlik
tazminatında esas alınacak ücret çıplak ücrettir. Buna göre işçinin dört aya
kadar ücretinin hesaplanmasında ikramiye, prim ve parasal sosyal yardımlar
dikkate alınmayacak, işçinin “asıl ücreti” esas alınacaktır.
İspat
Yükü
4857 sayılı İş Kanunu’nda Avrupa Birliği’nin konuya ilişkin ispat yükümlülüğü hakkındaki 97/80 sayılı Yönerge hükümlerine uyumlu şekilde düzenlemeye gidilmiştir. Buna göre ispat yükü asıl olarak işçidedir. Ancak işçi ihlalin varlığını güçlü bir biçimde gösteren bir delil ortaya koyduğunda bu defa işveren bunun aksini ispat etmelidir.